İstanbul Planlama Ajansı (İPA) Başkanı Doç. Dr. Buğra Gökce'nin yolsuzluk suçlamasıyla tutuklanmasının ardından Silivri Cezaevi'nden yazdığı mektup gündeme bomba gibi düştü. Gökce, mektubunda gözaltı ve mahkeme sürecini detaylı bir şekilde anlatırken, kendisine yöneltilen suçlamaların siyasi bir baskı sonucu olduğunu iddia etti.
Gözaltı Süreci ve Suçlamalar
Gökce, mektubunda 18 Mart'ta başlayan ve kendisinin de gözaltına alınmasıyla sonuçlanan süreci "kapkara bir geleceğe darbe" olarak nitelendirdi. Emniyet ve savcılık soruşturmalarında kendisine çok sayıda fotoğraf gösterildiğini, firmalarla ilgili sorular sorulduğunu belirten Gökce, kendisine yöneltilen 7 eylemin 6'sının İzmir Büyükşehir Belediyesi'nde görev yaptığı döneme ait olduğunu, diğer eylemde ise 2023 yılında bir açık ihaleye olur verdiğini ifade etti. Bu durumun suç değil, teşekkür edilmesi gereken bir seçim olduğunu vurguladı.
Gökce, soruşturmada MASAK raporlarının kendilerine gösterilmediğini, gerçek kişi olduğu bile belli olmayan tanıkların ifadeleriyle tutuklama kararı verildiğini belirtti. Kendisine yöneltilen suçlamaların asılsız olduğunu ve herhangi bir mali kusurunun bulunmadığını ifade etti.
Mektubunda, "Anlıyorum ki suçum: bilgi paylaşmak, aydınlatmakmış. Elimden gelen ve bunca yıl öğrendiğim kadar. Adım Bahtiyar değil ama vicdanen çok bahtiyarım" ifadelerine yer veren Gökce, siyasi iktidarın karar vericilerinin hoşuna gitmeyen şeyleri söylemediği için cezalandırıldığını savundu.
Mektubun Detayları
Buğra Gökce'nin mektubunda dikkat çeken diğer noktalar şunlar:
- Emniyet ve savcılıkta kendisine mal varlığı veya hesap hareketleriyle ilgili bir soru sorulmadı.
- Savcılık, ifadesini aldıktan sonra normalde serbest bırakabilecekken, dosyayı tutuklama talebiyle mahkemeye sevk etti.
- Mahkemede kendisine "Suç örgütüne üye olmak ve rüşvet almak" suçlamaları yöneltildi.
- Tutuklama kararına gerekçe olarak "gizli tanık ifadeleri, MASAK raporları, HTS kayıtları, kaçma şüphesi ve delilleri karartma tehlikesi" gösterildi.
- Gökce, bu gerekçelerin hiçbirinin somut delillere dayanmadığını savundu.
Sonuç
Buğra Gökce'nin Silivri Cezaevi'nden yazdığı mektup, Türkiye'deki yargı süreçleri ve siyasi baskılarla ilgili önemli soruları gündeme getiriyor. Gökce'nin iddiaları, kamuoyunda geniş yankı uyandırırken, konuyla ilgili soruşturmanın şeffaf bir şekilde yürütülmesi ve gerçeklerin ortaya çıkarılması bekleniyor. Bu olay, Türkiye'de ifade özgürlüğü ve hukukun üstünlüğü ilkelerinin ne kadar güvence altında olduğu konusunda ciddi endişeler yaratıyor.