Türkiye nüfusu 2019'da 365'e göre 459 bin kişi artarak 83 milyon 614 bin 362 kişi oldu.
Yıllık nüfus artış hızı 2019'da binde 13,9, 2020'de binde 5,5 oldu.
TÜİK tarafından açıklanan verilerde en dikkat çekici nokta, İstanbul nüfusunun bir önceki yıla göre azalmasıdır.
İstanbul'un nüfusu 2001 yılından bu yana ilk kez azaldı. Buna göre İstanbul'un nüfusu 56 bin 815 kişi azalarak 15 milyon 462 bin 452 kişiye düştü. 18.49 İstanbul konutu
Türkiye'nin toplam nüfusunun yüzde 5 milyon 663 bin 322'si Ankara ve İzmir ile 4 milyon 394 bin 694 kişi, 3 milyon 101 bin ve 2 milyon 548 bin 833 kişi Bursa ile 308 kişi ile Antalya'yı izledi. İstanbul'un nüfusunun azalması oldukça dikkat çekici. Buna göre İstanbul'da ikamet eden kişi sayısı bir önceki yıla göre 56 bin 815 kişi azalarak 15 milyon 462 bin 452'ye geriledi. İstanbul'un nüfusundaki bu azalma köyden şehre göçün tersine mi döndüğü anlamına mı geliyor? Bu düşüşe neden olan faktörler nelerdir? Pandeminin İstanbul'daki düşüşe etkisi nedir? Doç. Yaprak Civelek, Hürriyet'ten Selin Erdoğan Dinç'e anlattı.
"Elbette pandemi koşulları da göz önünde bulundurarak geçen yıl İstanbul'daki nüfus kaybını değerlendirmek gerekiyor. 2007-2017 arasındaki on yıllık dönemde 12,5 milyondan 15'i, Büyükşehir nüfusundan bahsediyoruz. 1 milyon. 2020'de 15,5 milyon civarında bir nüfustan bahsediyoruz. Yaklaşık 57 bin kişilik bir nüfusun ayrılışı büyük bir göç olarak algılanmadan önce pandemi, sosyo-ekonomik koşullar ile toplum arasındaki ilişki bir perspektife kavuşmalıdır. İstanbul'a özel.
"TÜİK verilerine baktığımızda, İstanbul'a gelenlerle İstanbul'a gidenler arasındaki farkın olumludan olumsuza değiştiğini, diğer bir deyişle olağan demografiden sapma olduğunu görüyoruz. gelenlerin gelenlerden daha fazla olması nedeniyle işliyor. Kovid-19 salgınının siyaset, ekonomi ve aile dahil tüm sosyal kurumları. Kadıköy, Ataşehir, Ümraniye, Üsküdar, Beşiktaş, Avcılar, Beylikdüzü, Esenyurt ilçelerinin nüfus artış hızlarına baktığımızda ise pozitif nüfus artış hızlarının kaydedildiğini görüyoruz. İstanbul'un nüfusunu nüfus artış hızları açısından bir yıllık değil daha uzun dönemler açısından incelemek bize daha fazlasını anlatabilir. "
" Bugün gidenlerin belirlediği bir göçe baktığımızda, hepimiz çok klasik bir yaklaşımdan başka bir şey biliyoruz, pratikte "itme-çekme" yaklaşımının işleyişi. aslında onu görmüyoruz. Biliyorsunuz, insanların şehirlere göç etmesinin nedeni, esas olarak şehirlerin sunduğu olanaklardır. Bu fırsatların çekici gücü karşısında hayati hedeflerine giden yolu bulamayanlar, özellikle eksikliklerden mutsuz ve mutsuz olanlar, fırsatların çeşitlilikle sunulduğu şehirlere göç etmektedir. Bu durumda, gönderen yerleşim biriminin itici gücü ile yeni gelen şehrin çekici gücü karşılıklı olarak çalışır. Hiç kimsenin mutlu olduğu yeri terk etmemesi önemlidir. Sağlık sorunu varsa göçü düşünür. Pandemi döneminden itibaren, gözlemlediğimiz ters nüfus hareketlerine bakarak İstanbul'un çekim noktasından uzaklaşarak adeta itici bir metropole dönüştüğünü söyleyebiliriz. "
" Veba salgınının Ortaçağ'da bir ekonomik sistem yarattığını unutmayalım:Kapitalizm. Avrupa'nın ekonomik, sosyal ve siyasi hayatını etkileyerek tüm kurumsal yapıların yeniden düşünülmesine neden oldu. Hepsini dönüştürdü. Sadece veba salgını değil, tarihte bu salgının ardından gelen tüm salgınlar, maruz kaldıkları tüm sosyal yapı ve kurumların işleyişini bozarak dönüşümü zorladı. Bugün, bilimsel tartışmaların çoğu, küreselleşme ve kapitalizmin geldiği noktayı, yine dünya çapında bir yapısal dönüşümü tartışarak tartışıyor. Kuşkusuz bu dönüşümlerin temel birimlerinden biri, yaşamın tüm dinamizmiyle yaşandığı, aktif ekonomik ve sosyal hayatın aktığı şehirlerdir. Şehirlerde yaşanan salgın, aktif yaşamın durması, özellikle ekonomik akışın zayıflaması, işyerlerinin kapanması ve işsizliğin artması anlamına geliyor. Bir salgın yaşamak demek, yaşamla ölüm arasında bir yerde uzun süre yaşamak demektir. Risk altında, dahası, sağlıkla ilgili risk altında yaşamak demektir. Sağlık riski, kabul edilemez bir risktir. Elbette bir salgın varken nüfusun kalabalık olduğu bir yerde yaşamak, salgının kontrol altına alınması zorlaştığı için insanları risk alamayacaklarının farkına varıyor. "
" İstanbul pandemi döneminde ters bir nüfus hareketine tanık oluyor. Çünkü mevcut çevrede sosyal ve ekonomik kayıplar artmakta, sosyal sorunlar derinleşmekte ve ruhsal bozukluklar hissedilmektedir. Bunlar karşısında çalışanların işyerlerine gitmeden çalışabilmeleri ve dolayısıyla kendilerini daha az nüfuslu ve daha fazla kontrole sahip yerlere kaydırmaları anlaşılabilir. Evde eğitim gören çalışanlar bile, eğitim de online hale geldikçe, İstanbul'dan bir anlamda sağlığı tehdit eden ve cüzdanları zorlayan tüm durumlardan uzaklaşmayı seçebilir. "
" Bu, kimin ne amaçla göç ettiğine bağlıdır. İstanbul'u ekonomik nedenlerle terk eden ve menşe ülkesine ya da başka bölgelere göç edenlerden bahsediyorsak, iş bulma ve yerleşme niyetiyle gitmişlerse evet diyemediğimiz geçici göç olabilir. gerçekleştirildi. Evden, şehirden, salgın tehdidinin daha az insanı etkilediği bölgelerden çalışma imkanını ve tehdit ortadan kalkıncaya kadar ayrılmalarını hesaba katarsak, bir dönüş hareketi olacağını bilmeliyiz. Kısmi iş tanımına göre iş arayan veya çalışan bazı vatandaşların, ailelerini geçici olarak memleketlerine ve yakınlarına gönderdiğini biliyoruz. Pandeminin başlangıcında, özellikle 65 yaş ve üstü birçok İstanbullu'nun aceleyle köylerine, yazlık ve yayla evlerine gittiklerini veya götürüldüklerini de duyduk. Bu durumda, literatürde bu göç olarak adlandırmak tartışmalı, bu tür geçici yer değiştirmeler bir nüfus hareketidir. tanımlanabilir. O halde şunu söylemek mümkündür:Pandemi döneminde İstanbul'dan ayrılan nüfusun önemli bir kısmı geri dönebilir. "